Tüm canlılar; Yaşamlarının sonunda doğru yaşlanır ve ömürlerini tamamlar. Son zamanlarda tıbbın gelişmesiyle birlikte yaşlı popülasyon artmaktadır. Günümüzde tıp; İnsan ömrünü uzatmak için çabalıyor ve yaşlıların sayısı arttıkça hastalıklar, sorunlar ve bunlara bağlı ruhsal sıkıntılar ortaya çıkabiliyor. Yaşlılığın biyolojisi, biyokimyası moleküler biyolojisini araştıran yaşlılık (gerontoloji) bilim dalı ortaya çıkmış, bunun yanında yaşlılığa bağlı ruhsal sıkıntılar geropsikiyatri adı altında ele alınmıştır.

Türkiye’nin nüfus ve toplumsal yapı özelliklerinden kaynaklanan nedenlerle yaşlılık henüz ülkemizde yaygın toplumsal sorun düzeyine çıkamamıştır. Bununla birlikte, özellikle büyük kentlerimizde yaşlıya yönelen hizmetlere ihtiyaç duyulması sorun olma yolunda bir eğilim göstermektedir. Sağlık alanında ortaya çıkan gelişmeler ve toplum genelinde sosyal-kültürel gelişimin sonucu olarak 65 yaş ve üstündeki insanların oluşturduğu grup her yıl biraz daha genişlemektedir. Kalp hastalıkları, hipertansiyon, şeker hastalığı gibi rahatsızlıkların sıkça yaşandığı bu dönem fiziksel yetersizlikle ilgili düşünceler ortaya çıkabilir. Aile içindeki rollerin ve ilişkilerin değişmesi, yakın çevrede kayıpların (arkadaş, eş kaybı gibi)yaşanması bu dönemde bazı ruhsal sıkıntıların ortaya çıkmasını kolaylaştırır.

YAŞLILIKTA YAŞANAN BAZI RUHSAL SIKINTILAR

Uyku Bozuklukları
İleri yaştaki insanlar fizyolojik olarak gençlere oranla daha az uykuya ihtiyaç duyarlar. Ancak fiziksel ve ruhsal hastalıklara bağlı olarak uyku süresinde artma veya azalma olabilir. “Dinlendirici olmayan uyku” gibi uyku kalitesinde bozulmalar ortaya çıkabilir. “Uyku bozuklukları” ve “gündüz uyuklamaları” gibi sorunlar kişinin günlük yaşam enerjisini etkileyerek hem çevreyle, hem de kendisiyle ilişkilerini bozar. Bu durumda uyku bozukluğunun fiziksel ve ruhsal nedenlerini ortaya koyarak konunun uzman hekimi tarafından psikolojik destek ve terapilerle tedavisi gerekmektedir.

Öğrenme ve Hatırlama Zorluğu
Öğrenme ve hatırlama fonksiyonlarını yürüten bellek oldukça karmaşık bir sistemdir. Yaşlanma bu karmaşık sistemin bazı kısımlarını daha fazla etkiler. Kişi çocuklukta öğrendiklerini ve yaşadıklarını kolayca hatırlayabilirken, birkaç gün öncesinde yaşadıklarını hatırlamakta güçlük çeker. Unutkanlık; depresyon, bunama gibi ruhsal hastalıkların en önemli belirtilerinden biridir. Unutulan “şeyler” (isimler, telefonlar, yapılacak işler, eşyaların konduğu yerler gibi) kişide yoğun bir sıkıntı, çevreyle uyumunda zorluklar oluşturur. Kimi zaman unutulan “şeye” bahaneler ya da yerine başka hayali şeyler uydurur. Öğrenme ve hatırlama güçlüğünün nedenleri ortaya konarak zamanında yapılan tıbbi yardım bu şikayetlerin yerleşik hale gelmesini büyük ölçüde engeller.

Depresyon
Her yaşta görülebilecek olmasına rağmen ileri yaşlarda en sık görülen ruhsal rahatsızlıktır. Bedensel ve ruhsal hastalıkları (kalp hastalığı, kanser, felç, hipertansiyon, bunama başlangıcı, unutkanlık gibi) ortaya çıkışı, eş kaybı, fiziksel yetersizlik nedeniyle çevredekilere sürekli ihtiyaç duyar hale gelmek, ekonomik güçlükler, yakınlarını kaybetme ya da bu olasılığın varlığı depresyonun ortaya çıkışını kolaylaştırır. Kişi çevresiyle konuşmaya isteksiz, halsizdir. Uyku düzensizliği olur. Daha çok yatarak zaman geçirmeye başlar. Kimi zaman aşırı huzursuz “ her an bir şey olacakmış gibi” tedirgin ve sıkıntılıdır. Geleceğe ait ümitsizlik, yetersizlik düşünceleri belirgindir. Öfkeli davranışlar, kimi zaman uygunsuz ilaç ve alkol kullanımı, hayattan zevk alamayarak ölüm düşüncüleri ortaya çıkabilir. Depresyon, psikiyatrik yardımla düzeltilebilen bir rahatsızlıktır. Tedavi sürecine başlamak için vakit kaybedilmemelidir.

Kaygı ( Anksiyete )
Bunaltı her insanın zorlayıcı, bilinmeyen ya da belirsiz durumlar karşısında yaşadığı çarpıntı hissi, nefes darlığı, göğüste sıkışma hissi, baş ağrısı, midede yanma ekşime ile beraber ortaya çıkan yoğun huzursuzluk tablosudur. İleri yaşlarda gözlenen bunaltı kişinin yaşamakta olduğu başka bir fiziksel ya da ruhsal bozukluğa bağlı olarak da ortaya çıkabilir. Yaşlanmaya bağlı fiziksel yetersizlikler ile çevrenin yardımına gereksinim duymak, sosyal konumun sınırlanarak daha izole yaşama zorunluluğu, tedaviye az yanıt veren hastalıkların ortaya çıkması, sevilen bir kişinin kaybı ya da kayıp tehdidi bunaltıya neden olur. Yaşanan sıkıntı ve huzursuzluk nedeniyle kişi uzun süre oturduğu ya da yattığı yerde duramayarak sürekli dolaşma isteği duyar. Günlük yaşantısına egemen hale gelen bunaltı, kişinin yaşam kalitesini düşürür.

Performans Kaybı
Sinir sistemi ve beyinde yaşa bağlı yapısal değişiklikler oluşur. İleri yaşlarda dikkatte azalma, nesnelerin isimlerini söze dökmede yavaşlama, yeni bilgiler öğrenme ve önceden öğrenilenleri hatırlamada güçlükler ortaya çıkar. Bedensel dayanıklılıkta azalma, reflekslerde yavaşlamaya fiziksel hastalıklar da eklendiğinde sosyal becerilerde yetersizlikler yaşanır. Sorunlar karşısında çözüm üretmek, yeni ortamlara uyum sağlamak zorlaşır. Yaşamın her alanına yayılabilen performans kaybı kişide yetersizlik duygularına ve başka ruhsal sıkıntıların ortaya çıkmasına sebep olabilir.

Titreme
Nedenleri ve riskleri belirli kas gruplarının sinirlerinden kaynaklanan bir problemdir. Tüm vücudu ya da vücudun belli bir bölümünü etkileyebilir, örneğin el titremesi gibi. Titremin birincil belirti olduğu durumlar şunlardır:
Ailevi titreme (Ailesel)
Nedeni Belli olmayan Titreme
İlaç alımına bağlı titreme. Başka hastalıklar da ise titreme, hastalığın diğer etkilerine eşlik eder.
Kişilik Değişikliği ve Alınganlık
Zaman içerisinde bellek, dikkat, yoğunlaşma gibi alanlarda performans kaybı ortaya çıkabilir. Karşılaşılan sorunu tam olarak değerlendirme ve çözüm üretme yeteneğinde azalma belirginleşir. Karşıdaki insanların davranışlarını yorumlamak güçleşir, yanlış yorumlar sıkça yapılmaya başlanır. Çevre tarafından onaylanmayan, bu nedenle de kontrol edilen davranışlar üzerindeki kontrol azalabilir. Öfke, üzüntü, sevinç gibi duygusal tepkiler daha güçlü olarak yaşanır. Kimi zaman cinsel anlamda uygunsuz konuşmalar, şakalar, davranışlar olabilir. Alınganlık belirli bir noktaya kadar doğal bir davranış kalıbı olarak kabul edilebilir. İleri yaşlarda hem sosyal, hem fiziksel anlardaki kayıplar kişiyi daha duyarlı ve kırılgan hale getirir. Ancak birçok ruhsal rahatsızlığın davranış kalıbı olan alınganlık çevre ile uyumu bozan temel güçlüklerden biridir.

Bunama
Kişide ilerleyen yaşla birlikte beyindeki bir takım değişmeler sonrası oluşan; bellekte bozulma (yakın döneme ait hafızada güçlükler) yanı sıra, konuşma, söylenen şeyleri ya da daha önce bilinen şeyleri yapamama, çevresindeki eşya ve varlıkları tanıyamama gibi belirtilerle kendini gösteren ilerleyici bir rahatsızlıktır. Hesaplama, plan yapma, yürütme, sorunları çözme, davranışları yeri geldiğinde sonlandırabilme, uygun yargıda bulunma gibi becerilerde kayıplar söz konusudur. 65 yaş üzerindeki grubun % 2-4'ünde, 85 yaş üzerinde ise % 20 oranında görülmektedir.
Bu duruma neden olan rahatsızlıklar yaklaşık olarak • % 60 kadarı bunamanın öncü tipi olan Alzheimer dediğimiz rahatsızlıktan dolayı, 
• %10-20'si beyin damar hastalıkları ve tıkanmaları, tekrarlayan felçlerden ötürü, 
• %10'u alkole bağlı, 
• geri kalanı ise travma, ilaç zehirlenmeleri, kafa içindeki tümörler, apse ve diğer vücut hastalıkları (bazı vitamin eksiklikleri, tiroit, paratiroit, böbrek üstü bezleri, karaciğer, böbrek, hipofiz hastalıkları gibi) sonrası oluşmaktadır.
Başlangıç, şiddetli travma sonrası durumlar dışında sinsidir. Seyir, genellikle ilerleyici ve geri dönüşümsüzdür ama bazen böyle olmaz. Zekâ gerilemesi, yakın geçmişteki olaylarla ilgili hafıza bozukluğu ve bilinç bulutlanması durumu olmaksızın kalıcılık gösteren zaman ve yer oryantasyonu bozukluğudur. Yargı ve kontrol kaybı, öfke, cinsel taşkınlıklarla ve sosyal bakımdan kabul edilmeyecek diğer davranışlarla sonuçlanabilir. Aile maddi ve manevi zarara uğrayabilir. Soyulma, zehirlenme veya işkence görme delüzyonlarına sık rastlanır ve hastanın misillemeye girişmesine, yol açabilir. Erken safhalarda sistematize paranoid hastalıklar veya uzun süreli psikozların yanı sıra intihar veya intihar girişimleri görülebilir. Başlangıçta duygusal duruma sıkıntı, bunaltı, sinirlilik veya denge bozukluğu olabilir, daha sonra duygusal tepkiler körlenir. Basit aktivitelerde organizasyon bozukluğu olur, konuşma tutarsızlaşır, kötü huylar ve bitkisel bir yaşantı başlar. Yetişkin gençlerde en sık rastlanan demans nedenleri arasında kafa travması ve ansefalit, orta yaşlılarda serebral tümör, sifilis, miksödem, alkolizm, pernisiyöz anemi veya presenil demans tiplerinden biri, yaşlılarda senil dejeneratif veya serebrovasküler hastalık, tümör veya subdural hematom vardır. Normal basınç hidrosefalusu ihtimali de hesaba katılmalıdır. 

Riski arttıran etkenler
İlerleyen yaş (özellikle 75 yaş üzeri), Alzheimer tipinde yakın akrabalarda risk artmaktadır. Vasküler tipte ise yüksek tansiyon, kalp-kapak hastalıkları, beslenme yetersizlikleri riski yükseltmektedir.
Alzheimer tipi rahatsızlık neden olmaktadır? Beyinde bulunan sinir hücrelerinin kaybı, bunların yerini iş görmeye uygun olmayan maddelerin alması ve sinir hücreleri arasındaki ilişkiyi sağlayan maddelerin üretiminde azalma olması ön planda düşünülmektedir. Bulaşıcı değildir. Daha nadiren 50'li yaşlarda da görülmektedir. Çok yavaş, sinsi bir seyir izlemektedir.

Demanslı hastalara yardım
İlk olarak hastanın tek başına yaşamaması gerekmektedir. Yanında bir yakını veya bakıcının bulunması gerekiyor. Bu kişi de hastalık konusunda bilgilendirilmeli ve karşılaşılabilecek tehlikeler konusunda uyarılmalıdır. Hasta ile iletişim en üst düzeyde sağlanmalıdır. Olabildiğince konuşmaya, kendi duygu ve düşüncelerini anlatmasına çalışılmalıdır. Hastayı yargılamamak gerekir. Kendisinin yapabilecekleri işleri yapmaları yönünde desteklenmelidirler. Yemesi, içmesi, uyuması, tuvalet alışkanlıkları, ilaçlarının alımı belirli bir düzen içinde olmalıdır. Hastanın odası, eşyaları, giysilerinde değişiklikler yapılmamalıdır. Akşamları idrar kaçırmayı önlemek için ilaç kullanımı öncesinde, tuvalete daha çok gitmeyi sağlama, akşam idrarını çoğaltacak bazı maddelerden (çay, meşrubat, idrar söktürücü gibi) kaçınılmalıdır. Alkol ve kahve alımını sinirliliği arttırdığı için sınırlamak gerekir. Kendisi ile tartışılmamalı, azarlanmamalı, yapamayacağı şeyler istenmemelidir. Yürümesini kolaylaştıracak yürüteçlerin kullanımına cesaretlendirilmeli, teşvik edilmeli, hızlı yürüme yerine sakin, önüne bakar şekilde dikkatli yürümesi sağlanmalıdır.
Uykusu için ilaç başlanmadan önce gündüz uykusunun önlenmesi, yatağını sadece gece kullanması, aynı saatte yatağa girme ve gündüz hareket miktarını arttırma, gece sıvı alımının azaltılması uygundur. Alınmayın, kızmayın. Görme keskinliği azaldığı için kazaları ya da eşya ve gölgeleri yanlış değerlendirmeyi (yanılsama-illüzyon) önlemek amacı ile oda iyi aydınlatılmalıdır. Kişinin daha önce severek kullandığı bir takım ufak eşyaları (saat, kalem, tespih, ruj, parfüm, çanta gibi) yanında olmalı, sevdiği ve anılarını tazeleyebileceği, konuşma olanağı yaratabilecek albüm, resimlikler göz önünde bulunmalıdır. Geçmişte yapıp zevk aldığı hobi ve alışkanlıklarını (bahçe ile uğraşma, çok yormayan sporlar, resim, elişi, koleksiyonculuk, ufak tefek tamiratlar, şarki söyleme, film seyretme gibi) sürdürmeye özendirilmelidir.

Parkinson
Parkinson, genellikle 50 yaşından sonra ortaya çıkan, nadiren 40 yaşın altında beliren, yavaş ilerleyen bir klinik tablodur. Parkinson’daki en önemli belirtilerden birisi istirahat halinde görülen titremedir. En çok ellerde görülür, titreme genellikle saniyede 3 - 7 vuruşlu olup bir amaca yönelik hareket esnasında (örn. bir bardağı tutmak için uzanıldığında) ve uykuda kaybolur. Parkinson’da diğer önemli bir belirti kas tonusundaki artmadır bu nedenle hastada bir katılaşma vardır. Örneğin, hastanın bükülmüş kolu dirsekten açılmaya çalışıldığı zaman karşılaşılan direnç nedeni ile hareket zorlaşır buna dişli çark arazı adı verilir. Diğer önemli bir belirti hareketlerdeki genel yavaşlamadır. Yürüyüş küçük adımlarla, kolları sallamadan ve vücut öne eğik (antefleksiyon postürü) pozisyondadır. Bunlara ilave olarak mimiklerde azalma, monoton ve kısık sesle konuşma ve oturup - kalkma güçlüğü de hastalığa eşlik eder. Her vakada rastlanmamakla birlikte hipersalivasyon (salya artımı), sebore (ciltte ve saçlı deride yağlanma, pullanma), konstipasyon (kabızlık) sık görülen; empotans, enkontinans (idrar kaçırma), ortostatik hipotansiyon seyrek görülen otonom sinir sistemi belirtileridir. Depresyon ve ileri devrelerde demans (bunama) görülür.
Parkinson hastalığı primer olabildiği gibi aşağıda bazılarını sıralayacağımız başka nedenlere bağlı olarak da gelişebilir:

Posttravmatik ( travma sonrası )

Sinir sistemini etkileyen bazı ilaçlar

Arterioskleroza bağlı sebepler

Toksik bazlı nedenler

Ansefalit ( beyin iltihabı )sonrası durum

Parkinson, Dopamin adı verilen sinir sistemi için gerekli olan maddenin düzeyinin düşmesi ile ortaya çıkan bir hastalık olduğu için tedavide de bu maddenin yerine konması prensibine bağlı medikal tedavi uygulanmaktadır. Ancak Stereotaktik Talamotomi adı verilen bir yöntemle cerrahi tedavide söz konusu olabilmektedir.