Dahiliye uzmanı, endokronoloji, psikolog ve diyetisyen birlikteliğinde götürülür.

 

Pazartesi gününden itibaren / yarından itibaren ya da bahar ayından itibaren rejime başlıyorum!" Kim bilir kaç kere bu sözü kendi kendimize söyledik, sonra da hiçbir şey yapmadan ya da birkaç günün sonunda türlü bahanelerle vazgeçtik.

En disiplinli insanlar bile konu zayıflamaya geldiğinde pes edebiliyor ya da kararını kısa bir süre sonra değiştirebiliyor.

Mantığımız, "Tamam artık fazla kilolarımdan kurtulacağım / daha sağlıklı yaşama geçeceğim" dese de, iç konuşmalarımız "asla başaramayacağım / ya yine olmazsa, boşuna mı çaba göstereceğim" diye direnip durur. Genellikle iç konuşmalarımızın sözü geçtiği için de her zaman mağlup olan oluruz…

Bilinçaltı tıpkı bir bilgisayar gibi çalışır, duygu ve düşüncelerimizi süzgeçten geçirmeden olduğu gibi depolar.

KİLOLARIN ARDINDAKİ PSİKOLOJİK SEBEPLER

Kişi, stres altındayken, sıkılıyor ya da üzülüyorken, kısacası duygularıyla baş edemediği zamanlarda kendisini yemeğe veriyor, kontrolden çıkan yeme atakları yaşıyorsa kilo alması oldukça kolay hale gelir.

Çocukluk ya da ergenlik dönemindeki travmatik yaşam olayları, örneğin: Cinsel ya da fiziksel taciz, şiddet, kayıplar, doğal felaketler, vs...

- Vücudunu dış etkenlere karşı koruyan bir zırh
- Kilo verme isteğine rağmen, kilo vermeye karşı direnç

Aile ve sosyal çevre etkeninde: kişinin ilişkilerinde yaşadığı sorunlar, evlilik içi çatışma ve sonucunda uzaklaşma isteği;

Ebeveyn-çocuk arasındaki olumsuz ilişkilerin çocuğun ruhsal yapısını olumsuz etkilediği, bunun da aşırı yemeye neden olduğu düşünülmektedir.

Genel olarak okul başarısızlığı, arkadaş ilişkilerinde sorun, ebeveyn-çocuk arasındaki ilişki eksikliği obez çocuklarda sıklıkla saptanan durumlar olarak görülmektedir.

Bazı çocuklarda psikolojik bunalıma tepki olarak gözlenen "yemek yemeden kaçma" davranışı yanında "fazla yemek yeme" davranışı da görülebilmektedir.

DİYETTE PSIKOLOJIK DESTEK VE SÜREÇLERİ:

1- ADIM: Dahili/endokronolojik tetkiklerin yapılması amacıyla dahiliye uzmanı tarafından muayene ve böylece beslenme bozukluğuna neden olabilecek klinik etmenlerin ortaya çıkarılması

2- ADIM: Uzm. Klinik Psikolog tarafından klinik değerlendirmenin yapılması
a- Obezite Yeme Davranışları Ölçeği, MMPI (Minnesota Çok Yönlü kişilik Envanteri),
Beden-İmaj Ölçeği
b- SCL -90, Beck Depresyon, Beck Anksiyete, ve ölçeklerinin uygulanması

3- ADIM: Beslenme ve Diyet Uzmanı tarafından değerlendirmenin yapılması:
- Genel olarak yaşam, aile ve beslenme öyküsünün alınması ve böylece danışanın beslenme şeklinin ve alışkanlıklarının saptanması
- Danışanın klinik bulgularının beslenme yönünden değerlendirilmesi
-“Tanita” ölçüm aletiyle vücut bileşimi ve ağırlığının ölçülmesi, hedef ağırlığın saptanması
danışana klinik bulguları, fiziksel ölçümleri ve beslenme alışkanlıkları göz önünde bulundurularak sağlıklı beslenme konusunda bilgi verilerek bu konuda farkındalığın yaratılması
- Danışanın yaş, cinsiyet, aldığı medikal tedavi (kullanmakta olduğu ilaçlar), beslenme şekli ve alışkanlıkları, fiziksel aktivitesi, yaşam şekli gibi etmenleri göz önünde bulundurularak kendisinin de onayladığı/uygulayıp sürdürebileceği kişiye özel beslenme programının planlanması
- 1 hafta-10 gün gibi bir süre sonra ilk kontrole ilk 1 haftalık yediği,içtiği tüm yiyecek-içecekleri kaydetmesi istenerek görüşmeye çağrılması
- Kontrolde danışanın 7 günlük besin tüketim kaydının danışanla birlikte incelenerek değerlendirilmesi/yorumlanması
- Diyetin uygulanmasında varsa güçlüklerin saptanması ve gerekli değişikliklerin yapılması “fiziksel ölçümlerin “ tekrar yapılması, ilk ölçümle olan farklılıkların önerilen ve uygulanan diyetle birlikte yorumlanması
- Hedefe ulaşabilme doğrultusunda bir sıkıntı yoksa aylık olarak , varsa 2-3 haftada bir danışanın tekrar görüşmeye çağrılması
- Hedeflenen ağırlığa yaklaşınca dahiliyeciye yönlendirilerek tekrarlı bir klinik ve laboratuvar bulgularının istenerek danışanla birlikte değerlendirilmesi

4- ADIM: Bilişsel Davranışçı Yaklaşım ile Bireysel Psikoterapi ve Destek Programı
Psikoterapötik tedavide başlıca üç aşama:
- Yeme davranışı üzerinde kontrol kurulmasıyla ilgili davranışçı teknikler,
- İşlevsel olmayan düşünceler, inançlar ve değerlerin belirlenmesi ve değişimi ile ilgili bilişsel teknikler ve
- Oluşturulan değişimin sürekliliğinin değerlendirilmesi

Davranışsal Tedavinin Adımları:

1- ADIM: Kişinin yemek ve kilosu ile ilgili sorunlarını çözmek için hazır olup olmadığı, işbirliğine açık olup olmadığı belirlenir. Tedavinin devamı için en önemli adımdır. En sık karşılaşılan sorunlardan birisi: «kilo vermek için her şeyi yaptım olmadı» derler ve son olarak «denemedim» dememek için psikolojik yardıma giderler fakat değişmeyeceklerine çok emindirler. Bu nedenle kişiye göre tedavi planının yapılmasında I. adım ve kişiyi tanımak önemlidir

2- ADIM: Kişinin yemek ile ilgili sorunlarını tanımlamak, kilo verme girişimlerinin başarısızlık nedenlerini araştırmak, yemek yeme günlüğünün eklenmesi ile de kişiye kendisi ve yemek yeme alışkanlığı ile ilgili farkındalık kazandırmak. Yeme ataklarının zamanlaması ile ilgili monitör etme becerisinin kazandırılması

3- ADIM: Yeme davranışı profilinin ortaya çıkarılmasından sonra kişiye özel çalışmanın hazırlanması. Tetikleyen durumlar, olaylar, kişiler, duygular üzerinde durulur.

4- ADIM: Kişinin bedenini nasıl algıladığının farkına varması, ‘‘ Hayali Kilo ‘’yu kişiye anlatmak ve bunun ile ilgili bilişsel yanılgıları üzerinde çalışmak

5- ADIM: Kişinin hayali kilosu, olması gereken kilo ve mutlu olabileceği kilo arasında denge kurulmasının sağlanması, doğru hedeflerin belirlenmesi, motivasyon kaynaklarının ortaya çıkarılması.

DİYET YAPMADA İNSAN PSİKOLOJİSİNİN ÖNEMİ

Kilo verme kararı ile birlikte kişinin bu kararını hayata geçirmek için takip etmesi gereken yollar on yıllardır söylenir, yazılır ve uygulanmasının kilo vermekte tek çözüm olduğuna inanılır; Gerekli egzersiz programı, yemek yeme programı, ve uygulanabilir metotlar…

Gerçek ise uygulanabilir ideal programdan biraz farklıdır. Birçok kişi vücut ağırlığını, hayatını ve gerçekliği değiştirmek için birçok sebebe sahipken bunu yapmaz ya da yapamaz. Yapmamak için de geçerli nedenleri bulmak çok da zor değildir.

Önemli olan doğru egzersiz programı ya da diyet programını bulmanın yanı sıra, kişi için doğru yaklaşım ve tutumu bulmalarına olanak sağlamaktır.

Çoğumuz sürekli olarak iyi bir bedene sahip olma kaygısı içindeyizdir. Birçok sebepten dolayı, hayatımızın büyük bir bölümünü kilo almak ve vermek çabalarıyla geçirir, hatta birçok planlımızın gerçekleşmesini kilo verme zamanımıza endeksleriz. “Kilo verdiğimde alışverişe çıkacağım, tatile gideceğim, yeni bir sevgili edineceğim, hayatım çok güzel olacak…” Yaşamımızda gerçekçi hedefler ve amaçlar yer almadığında, kilo verme çabalarımızı yarıda bırakırız, erteleriz, bahaneler buluruz, ya da asla gelmeyecek olan doğru zamanı bekleriz…

Araştırmalar gösteriyor ki istenilen forma kavuşmak dış etkenlerden çok içsel sürecimiz ile ilgilidir (düşünce, inanç, korku, beklenti ve istekler,…).

Kişinin nasıl bir forma sahip olduğunu (fazla kilolu ya da zayıf, sağlıklı ya da sağlıksız beden) iki önemli faktör belirler: Aldığı kararlar, ve bu kararlara hizmet eden yaptıkları ya da yapmadıkları. Bu iki faktörü etkileyen ise beynimizdir (düşünce, inanç, korkular, beklentiler, istekler,…).

KİLOLARIN ARDINDAKİ ÇEVRESEL FAKTÖRLER

Fiziksel faaliyet eksikliği,
Aşırı televizyon izleme,
Bilgisayar başında geçirilen uzun saatler gibi kişiyi hareketsizliğe iten alışkanlıklar da çoğu kez aile yaşamı ile ilgili bulunuyor.

Sürekli televizyon izlenmesi ve televizyon izlerken yüksek kalorili yiyeceklerin tüketilmesi obeziteyi daha da artırmaktadır.

Yapılan araştırmalar, obezite riskinin, vakitlerinin büyük bir bölümünü televizyon karşısında geçiren çocuklarda diğerlerine oranla çok daha fazla olduğunu ortaya koymaktadır.