Bugün güncellenen aile ve sosyal politikalarımız ile, aile ve çiftlerin sağlıklı birlikteliklerine yönelik çalışmalar günümüzde giderek önem kazanmakta ve teşvik edilmektedir. Aileler ve sağlıklı duygusal birliktelikler, yetkin bireylerin yetişmesinde ve kaliteli bir yaşamın sürdürülmesinde kuşkusuz tartışılmaz bir öneme sahiptir. Gerek “Aile Terapisi”, gerekse “İlişki Terapisi, gerekse “Bireysel Psikoterapi” çalışmaları olsun, “İlişkilerimiz” gibi bizler için önemi olan bir konuyu, özellikle bu konuda eğitim almış uzman kişilere emanet etmemiz çok önemlidir.

Her ilişkinin iniş ve çıkışları, sıkıntılı dönemleri mevcuttur. Çiftlerin çeşitli dönemsel ve durumsal etkenler sebebi ile kimi zaman birbirlerinden uzaklaştıkları ve kimi zaman da birbirlerine daha da yaklaşmaya ihtiyaç duydukları zamanların olması son derece doğaldır. “Sevgi” teması her insanın hayatının ve ilişkilerinin çeşitli dönemlerinde irdelediği bir kavramdır. “SEVİLMEK” ve “SEVMEK” birer ihtiyaçtır. Sevginin ne olduğu akılca tartışılması gereken bir şeyden çok, yürekçe hissedilmesi gereken yaşantısal bir deneyimdir.

Her insanın bir diğer ilişkisel ihtiyacı ise ÖNEMSENMEKTİR: Süregelen bir ilişkinin içinde kendini yeterince önemsenmiyor hissetmek ya da biten bir ilişkinin ardından “beni bu kadar çabuk unuttu mu” diye derin derin üzülmek de bundandır. Kavgaların, çatışmaların içeriklerinden çok, insan bu duygunun varlığının veya yokluğunun kendisinde bıraktığı iz ve anılara tutunur veya takılır. Bu noktadan bakıldığında kimi uyumsuzlukların ve çatışmaların temelinde, birbirini önemsiyor olma ve/ya önemsendiğini hissedebilme durumunun eksikliği görülmektedir.

Çoğunlukla yaşadıkları “İLETİŞİM PROBLEMLERİ” nedeniyle geldikleri ilişki/aile terapisi süreci bir birliktelik içindeki çiftlere, iletişimlerini güçlendirmeleri, ilişki dinamiklerini irdelemelerini, karşılıklı bir anlayış geliştirebilmelerini, farklılıklarını doğru ele alabilme ve birbirleri ile problemlerini sağlıklı bir şekilde tartışabilmeleri yönünde destek sağlayan iyileştirici bir süreçtir. Bu süreçte terapist olarak uzmanın rolü, taraf olmak, haklı ya da haksızı deklere etmek değil, çiftlerin karşılıklı olarak kimi kırgınlıklarını, hayal kırıklıklarını, içerleyip de söyleyemediklerini, birlikteliklerinde bekleyip de bulamadıklarını birbirleri ile bir güven ortamı içinde konuşabilmelerini sağlamak ve sıkışıp kalınmış konulara birlikte bir çözüm üretmektir.  Çiftler çoğunlukla yıllardır birikmiş olan veya zaman içinde yüzleşmekten korkup da halının altına süpürmüş oldukları konulara çare ararlar.

Kimi zaman ayrılma durumun düşünerek bir ilişki terapisti ile bir araya gelen çiftler, sıklıkla durumlarını yeniden değerlendirmeye, sorunlarını çözümleyebilmek adına bizzat adım atmaya karar verebilirler. Bu noktada her iki tarafın da gayreti ile elbette ilişki adına son derece anlamlı adımlar atılabilmekte, iyileştirici müdahalelerde bulunulabilmektedir. Ancak sağlıkla ilgili her konuda olduğu gibi ruhun sağlığı – ilişkinin varlığı için de konuların artık kabuk bağlayamayacak yaralara dönüşeceği kadar beklememek gerekmektedir. Tıbbın her alanında olduğu gibi ruha da erken müdahale gerekir.

Doğru ve alanında yetkin uzmanlarca ele alındığı takdirde, çiftlerle yapılan terapi çalışmaları sanılanın aksine yargı ve suçlamalardan uzaktır.  Süreç, tüm taraflara, anlatmak ve ifade etmek istediklerinin duyulduğu ve anlaşıldığı inancını yeniden kazandırmaya yöneliktir. İlişki terapisi sürecinde genel olarak çiftin birlikte görülmesi tercih edilir, özel durumlar dışında çift terapisi sürecinin tamamen bireyler ayrı ayrı görülerek sürdürülmesi doğru bulunmamaktadır. Özünde bu bir ilişki terapisidir, ve bir ilişki doğası gereği iki kişinin varlığını gerektirdiği gibi, her iki kişinin de birbirine karşı sorumlulukları vardır.